Emine ÜlkerTarhan'ın 08.05.2011 tarihli Cumhuriyet Gazetesi'nde çıkan röportajı
‘Yargı kamçı gibi kullanılıyor’
CHP Ankara milletvekili adaylarından eski YARSAV Başkanı Emine Ülker Tarhan, “yargının kuşatılması, birilerini terbiye etmek için kamçı gibi kullanılması ve ses çıkarma olanağının gün gün kısıtlanması üzerine” aktif siyasete girme kararı almış. HSYK’deki kadın temsilinin bir yılda yüzde 36’dan yüzde 3’ün altına indiğine dikkat çekerken “kadın yargıçların kürsülerden uzaklaştırılmak istendiğini” vurguluyor. 12 Eylül darbesi sırasında 16 yaşında olduğunu ve babasının evlerindeki kitapları yaktığını anlatan Tarhan; darbecilerden hesap sorulabileceğine inanmıyor, “özgürlük illüzyonları satıldığını” düşünüyor.
TÜREY KÖSE
ANKARA - 23 yıldır yargıçlık yapan Emine Ülker Tarhan, politikacı kimliğine geçmekte biraz sıkıntı çekiyor. Öyle ki; bir televizyon programında üzerindeki “CHP” yazısı görünmesin diye önündeki aile sigortası broşürünün arkasını çevirivermiş farkında olmadan. Özel yaşamıyla ilgili sorular karşısında, bunlar “teşhir gibi” geldiğinden eli ayağı dolanıyor. Ankara Hukuk Fakültesi mezunu, evli ve iki çocuk sahibi olduğunu, “Tehdit ve Hakaret Suçları” adlı bir kitabı olduğunu anlatıyor. Tarsuslu olduğunu söylerken, hemen ekliyor: “Ama Ankara’yı çok seviyorum. Yahya Kemal’in tersine, ben her yerden Ankara’ya dönüşü özlerim. Bu kentteki entelektüel derinliği, düşünme yeteneğini, kentin sokaklarında, ağaçlarında Mustafa Kemal’in izleri olmasını seviyorum.” Kendini “kitap kurdu” olarak tanımlayan Tarhan; en sevdiği yazarlar olarak Eduardo Galeano, Borges, Sait Faik ve Orhan Pamuk’un adlarını anıyor. CHP’nin “yeni” yüzlerinden Tarhan, sorularımıza şu yanıtları verdi:
‘Son bir yılda çok şey değişti’
- Neden aktif siyasete karar verdiniz? Kemal Bey mi sizi davet etti?
- İrade birliği sağlandı. Bir yıl önce siyaset fikrim olmayabilirdi ama son bir yılda çok şey değişti. Yargı bir kuşatma altındaydı, anayasa değişikliklerinin tuzaklarla dolu olduğunu görmüştük. “Yetmez ama evet”çiler abarttığımızı düşünüyordu. Ama bugün Hrant Dink’in katillerini, öldürülmesine zemin hazırlayanları teşhir edenler cezaevindeler. Yargının tam anlamıyla kuşatılması ve ses çıkarma olanağının gün gün kısıtlanması üzerine çözüm yerinin siyaset sahnesi olduğunu düşündüm. HSYK’de kadın temsilinin bir yılda yüzde 36’dan yüzde 3’ün altına inmesi, kadına bakış açılarını ortaya koyması açısından son derece rahatsız ediciydi. Kadına yönelik şiddet de bizi yöneten zihniyetle ilgili. Kadınlara üç çocuk doğursun, kadın-erkek eşit değildir, diyen bir zihniyet bizi yönetiyor. Kadını çocuk doğurmakla görevli sayan, süs gibi gören anlayış; HSYK’de kadın sayısını düşüren zihniyettir. Bu, kadın yargıçlara da bir mesajdır. Siz yönetici olamayacaksınız demektir. Kadın yargıçları kürsülerden soğutmak, uzaklaştırmak amaçlanıyor.
‘Hukuksuz dinleme’
- Der Spiegel dergisine verdiğiniz röportajda “Kendimi 1984 romanının kahramanlarından biri gibi hissediyorum” diyorsunuz. Herhalde dinlendiğinizi düşünüyorsunuz, şikâyetçi oldunuz mu?
- 1984, belki benzetmeydi, metafordu. Ama yargıçlar artık odalarında arkadaşlarıyla sohbet edemiyorlar, bir gün sonra bir internet sitesinde samimiyetle söyledikleri sözlerle karşılaşma olanağı var. Maalesef bu hukuksuz dinlemeleri siyasetçiler meydanlarda kullandılar. YARSAV dinleniyordu, benim telefonumun da dinlendiğini düşünüyorum. Cep telefonuma, telefonunuz klonlanmıştır mesajı geldi. Ama bunlarla uğraşmadım. Şikâyet etmenin bir zaman kaybı olduğunu düşündüm, kurumlara da güvenimiz kalmadı halk olarak. Kurumlar kuşatıldı. O yüzden de bir şikâyet başvurusunda bulunmak kendimi güvencede hissetmemi sağlamayacaktı.
‘HERKES İÇİN CHP ÇOK ÖNEMLİ’
- “Yeni CHP” size ne ifade ediyor?
“Yeni CHP” derken, elbette cumhuriyeti kuran M. Kemal’in partisi CHP’nin kurucu felsefe ile bağlantılı bir yenileşmeye ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. Ama şimdi “Herkes için CHP” söylemi var, bu önemli. Daha geniş kitlelere söylemlerini aktarabilen bir parti amaçlanıyor. Salt demokratik, laik, sosyal hukuk devleti söylemi değil; sosyal hukuk devleti söyleminin de yeniden hatırlanması ve yer verilmesinin yenileşmeye işaret ettiğini düşünüyorum.
Kamplaşma körüklendi
- Yargıdaki kutuplaşma nasıl bu boyutlara ulaştı?
- Kamplaşma körüklendi. Yargıyı birilerini terbiye etmek için yakıcı bir kamçı gibi kullanmayla hiç karşılaşmamıştık. YÖK gibi kendilerinden olmayan kurumlar önce lanetlenirken, tamamen ele geçirdiklerinde hiç söz etmemeleri ilginçtir. Yargının halk nezdinde saygınlığını azaltmak için her gün saldırıldı. Belli mezhebin yargıçlarıdır bile dendi. Yargı YARSAV önderliğinde direndi. Belli bir zihniyetin egemenliğine girmemek için, kimsenin yargıcı olmamak için direndik.
12 Eylül’de babam kitaplarımızı yaktı
- 12 Eylül darbesini nasıl yaşadınız?
- Darbe olduğunda Tarsus’ta 16 yaşında bir lise öğrencisiydim. Klasiklerden 9 Işık’a, Kapital’e kadar elime ne geçtiyse okurdum. Babam kendince sakıncalı gördüğü bazı kitapları yaktı. Koliler dolusu kitap. Orada hayatınızın bir bölümü yok oluyor. O zaman kızmıştım babama, ama 16 yaşındaki çocukların işkence tezgâhlarında yaşadıklarını görünce şimdi onu anlıyorum.
- Darbecilerin yargılanabileceğine inanıyor musunuz?
- Keşke yargılansalar, ama inanmıyorum. Bu bir illüzyondur. Özgürlük illüzyonları satıyorlar. Bu düzenleme ile gerçekten yargılanmalarını olanaklı görmüyorum.
Rüyalarımdaki anayasa
- Siz nasıl bir anayasa istiyorsunuz?
- Benim rüyam olan anayasa; kısa, öz, demokratik hukuk devletini sosyal devletle birleştiren, temel hak ve özgürlüklerin alabildiğine genişletildiği bir anayasa. Başkanlık sisteminin bizi bölünmeye götüreceğine ilişkin ciddi endişeler var. Ancak ben AKP’nin tek başına anayasa yapma çoğunluğuna ulaşacağını sanmıyorum.
Deniz Feneri kapatıldı
- Seçim sürecinde ve sonrasında Ergenekon davası çok tartışılacak gibi görünüyor...
- Bir çuval var, onun içine belki derin devletin uzantısı olan kişiler atılmış, fırsattan istifade bütün aydınlar, ses çıkaranlar, dokunanın yanacağı odaklara, cemaatlere dokunanlar da o çuvalın içine atılıp yakılmaya çalışılmıştır. Özel yetkili mahkemeler toplu imha aracı olarak kullanılıyor. Deniz Feneri dosyasının üzeri kapatıldı. Ama Ergenekon’la ilgili herkes her şeyi biliyor, konuşuyor, bazı yandaşlar bir sonraki tutuklamaları biliyor, işaret ediyor. Sadece yandaş basın özgür. AKP kendisini, yandaş basınını, yargısını, bürokrasisini koruma altına aldı.
- Bazı Ergenekon ve KCK tutuklularının da adaylığı söz konusu. Bu kişiler seçilirlerse, parlamentoya gelebilecekler mi?
Bazı tutukluların salt milletvekili adayı olmaları onları dokunulmaz kılmayacak, ancak tutuklama koşulları konusunda yeni bir değerlendirme yaparsa yargıç -Tuncel olayında olduğu gibi- yeni bir değerlendirme olabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder